Suç ve Ceza - Dostoyevski

"Soğuk bir aralık günüydü. Saint Petersburg’dan Moskova’ya giden bir trene binmiştim. Trende Katarina diye bir orospu gördüm. Cicikleri gözümü alıyordu." şaka şaka bu alıntı Suç ve Ceza'dan değil, Turkish Deep Web'den Entel Feridun'un kaleme aldığı hikayeden. Bizim hikayemizde Petersburg'da geçiyor tabii ama Moskova’yla işimiz yok. Suç ve Ceza'yı bitirdim açıkçası romana bayıldım adam yazmış, helal olsun:) . 

Kırmızı Kedi yayınlarından okudum çevirisi güzel fena değil ama editörü bazı noktaları gözden kaçırmış sanırım bazı kelimelerin harfleri eksik yazılmıştı dikkatli okurları rahatsız eder bu, neyse olaya girelim. Romanı okuyanlar okursa bu yazıyı daha iyi olur gibi, aralarda spoiler verebilirim. 

Raskolnikov, tabi ya o meşhur Raskolnikov, Dostoyevski'nin kendisi kadar meşhur karakteri, ben bu romanı okumadan önce de tanıyordum kendisini daha sonra merakıma yenik düşüp onu yakından tanımak için romanı aldım, başladım okumaya. 
Kırmızı Kedi yayınlarından aldım kitabı belirttiğim gibi çevirmeni Hazal Yalın, emeğine sağlık güzel bir çeviri koymuş ortaya, romanın en güzel yanlarından bir tanesi çevirmenin açıklamalı notları romanı ve yazarı daha anlaşılır kılmasıdır. Çevirmenin notları sayesinde yazar hakkında da enteresan bilgiler ediniyor ve bu şaheseri ortaya koyarken nereleri referans aldığını öğreniyoruz. Psikoloji, suç ve içinde biraz da felsefe seven okurlar için kesinlikle okunması tavsiye edilir, gerçi dünya klasiği kendini kanıtlamış bana düşmez tavsiye etmek. 

Ortada bir cinayet var, iki ölü var, ölülerden biri yaşlı bir tefeci . Bunlar baltayla öldürülmüş, bakın romanın en ilginç tarafı da bence bu, baltayla öldürmek, bıçak veya tabanca değil, BALTA. Düşüncesi bile acı verici. 
Herkese göre katil ama ona sorarsanız kendisi katil değil, evet ortada baltayla öldürülmüş iki kadın var ve Raskolnikov katil olduğunu düşünmüyor bu bile romanı ilginç kılmıyor mu sizce? Kendince çok tartışılacak tezleri var. Hatta neden katil olmadığını düşündüğüne dair öğrenciliğinde, kendisi hukuk fakültesi öğrencisi idi ama parasızlıktan kaydını dondurmuștu, kaleme aldığı ve dergide yayınlanan bir yazısı vardı. İlginizi çeker diye ucundan yazayım o tezini 

 "... insanlar ' sıradan' ve 'sıra dıșı' olmak üzere ayrılıyor. Sıradan insanlar uysal bir şekilde yaşamalı ;bunların kanunu ihlal etmeye de hakkı yok, çünkü zaten sıradanlar. Sıra dışı olanların ise her türlü suçu işlemeye , kanunu her türlü ihlal etmeye hakkı var, sırf şu nedenle ki, bunlar sıra dışılar. " 

Raskolnikov kendini Sezar gibi görmekte aslında ondan verdiği örnekler genelde Sezar üzerinden, ona göre işini usulüne göre yapsaydı Sezar gibi kahraman olarak anılacaktı şu alıntıdan ne demek istediğini biraz daha iyi anlayabilirsiniz...

 " şu dünyada her zaman dökülmüş ve dökülen kan, şampanya gibi döktükleri kan, onu dökenlere Capitol'de taç giydirdikleri* ve insanlığın velinimetleri dedikleri kan. /..../ben de insanlara iyilik etmek istiyordum; bir tek şu aptallık yerine yüzlerce, binlerce iyi şey de yapabilirdim- aptallık da değil gerçi, beceriksizlik, çünkü bu fikir, başarısız olmadan önce hiç de öyle aptalca görünmüyordu (başarısız olunca herşey aptalca görünür!)...(*Sezar, Bergama'da korsanları kanlı bir şekilde bastırdıktan sonra döndüğü Roma'da en yüksek rahip ve tribun unvanını almıştır). " 

Raskolnikov anlaşılacağı üzere yaptığının bir iyilik olduğunu ama beceriksizliği yüzünden aptal duruma düştüğünü düşünüyor, planının estetiksiz olduğunu ve bu yüzden bir tefeciyi öldürmenin iyilik gibi görünmediğini düşünüyor, Raskolnikov bu konuda haklı eğer arkasında pürüz bırakmasaydı kusursuz bir cinayet işleseydi belki insanlar bir süre sonra bir tefecinin öldürülmesini bir iyilik olarak görecekti sonuçta bir tefeci, katili de cesareti sayesinde kahraman olarak addeceklerdi.Ve buna bağlı olarak şöyle devam etmekte ... 

"ah, tabii, uygun biçimde değil, uygun estetik bir biçimde değil! Kesinlikle anlamıyorum :İnsanları kuralına uygun kuşatıp da üzerlerine bombalar yağdırmak, daha saygın bir biçim sayılıyor. Estetik kaygısı, güçsüzlüğün ilk işaretidir. Hiçbir zaman şimdiki kadar apaçık anlamamıştım bunu ve bir türlü anlamıyorum şu işlediğim suçu! Asla, asla, şimdikinden daha güçlü, daha kendimden emin olmamıştım!.. "
Tabii bunlar Raskolnikov'un kendince haklı bulduğu sebepler. Yukarıda ben sadece Raskolnikov'dan bahsettim ama diğer karakterlerin ruh hali ve bulundukları durum da ayrı bir inceleme konusu özelikle Sonya'nın annesi adını hatırlayamadım şimdi Rus isimleri işte :)...Asil bir ailede büyümüş bir kadın, babası general...o dönemlerde asker çocuğu olmak hem asillik hem soyluluk demekti, gelin olarak gittiği ailede bir süre sonra iftiraya uğrayıp çocuklarıyla beraber sokağa atılıyorlar sonra onların da hikayesi o zaman başlıyor, asil ve soylu bir ailede büyüyüp sonra da el ayak altına düşmek psikolojisini inanılmaz sarsıyor, haberlerde bazen görürüz iflas eden zenginler intihar ediyor ve general ya da paşa iftiraya uğrayıp görevlerinden alınıyorlar ve gururlarina yediremeyip intihar ediyorlar. Sonya'nın annesi de öyle durumda ama sürekli direniyor hem iftiranın ağırlığı hem de asil biriyken emrinde hizmetçileri varken beş parasız muhtaç biri olunca, kendisine çoğu şey ağır geliyor. Allah düşürmesin öyle hallere ne diyelim. Kesinlikle okunması gereken bir roman, şimdiden iyi okumalar. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar